30 Mayıs 2012 Çarşamba

Oscar Wilde | Söykü Dergisi

Oscar Wilde | Söykü Dergisi
oscar wilde ın hayatı film oluyor.

22 Mayıs 2012 Salı

Diyarbakır 3. kitap fuarı | Söykü Dergisi

Diyarbakır 3. kitap fuarı | Söykü Dergisi

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Beyni geliştiren 10 roman | Söykü Dergisi

Beyni geliştiren 10 roman | Söykü Dergisi
bazı kitaplar insanın hayal dünyasını gerçekten geliştiriyor.

11 Mayıs 2012 Cuma

Zaman Yolcusunun Karısı – Audrey Niffenegger | Söykü Dergisi

Zaman Yolcusunun Karısı – Audrey Niffenegger | Söykü Dergisi

10 Mayıs 2012 Perşembe

Yumuşak Makine ve Ölüm Pornosu Davaları | Söykü Dergisi

Yumuşak Makine ve Ölüm Pornosu Davaları | Söykü Dergisi

hala kitap sansürlemeye çalışan insanlar var. ne tuhaf...

8 Mayıs 2012 Salı

Aşık Olmak – Ayala Malach Pines | Söykü Dergisi

Aşık Olmak – Ayala Malach Pines | Söykü Dergisi

3 Mayıs 2012 Perşembe

Uludağ Sözlük Öykü Dergisi Söykü

Uludağ Sözlük Öykü Dergisi Söykü

Artık Söykü'de yazıyorum.

13 Ocak 2012 Cuma

Anlamsız - 8


   Bazı özel yeteneklerimi fark ettiğimde yaşım çok da büyük sayılmazdı. Ama ufak bir sorun vardı ki, herkesi benim gibi sandığım için her yerde tuhaf davranışlarım sürüyordu. Annem durumun farkına vardığında sevinç ile üzüntü arasında sıkışıp kalmıştı. Bu kadar özel bir çocuğa sahip olmak, ancak onu saklamak zorunda olmak... Ahh ne büyük bir çelişki. İnsanların bana cadı muamelesi yapmasından, beni kaçırmaya ve kullanmaya kalkmasından deli gibi korkuyordu. Korkudan ne yapacağını bilemiyordu. İlkokulda benden şüphe duyulmaya başlandıkça şehir değiştirdik. Bir kadın için tek başına böyle bir çocuk büyütmek zorunda kalmak çok zor olmalı. Neyse ki benim öyle bir sorunum olmayacak. Benim hiçbir zaman çocuğum olmayacak, olamayacak.

   10 yaşıma geldiğimde bir gün sadece oyuncaklarımla oynama süremin bittiğini ve yatma vaktinin geldiğini söylediği için anneme çok öfkelenmiştim. O gün uçabildiğimi de fark ettim. Annem şok olmuştu. Geri geri gitti önce. Yere yığıldı ve bağırmaya başladı.
-Kes şunu, kes artık...

   Bir daha mümkün olduğunca böyle şeyler yapmadım. Sabaha kadar ağlamıştı. Ve karşısında koca adam varmış gibi oturup her şeyi anlatmıştı bir bir. Babamdan hiç söz etmemişti o güne kadar. Ben de sormamıştım. Meğer yüzünü bile görmemiş zaten. Düşünürdüm bazen. Acaba benziyor muyduk? Yaşıyor mu hala? Ona sormak istediğim o kadar çok şey var ki aslında nasıl başlarım bilemiyorum bile. İstesem bugün kullanabilir miyim güçlerimi? Bir gün ben de konuşabilir miyim?

   Sessizce geçen yıllarda normal bir insandan çok daha hızlı büyüyordum. Ancak ortalama yirmili yaşlarda göstermeye başladığımda durdu büyümem. Yıllarca en ufak bir değişiklik olmadı sonra vücudumda, yüzümde. Büyük bir firmada temizlik işlerine bakıyordum artık. Böyle söyleyince kulağa daha hoş geliyor. Cleaning department manager. Bildiğin temizlikçi işte. Konuşamıyordum ki daha iyi bir işim olsun. Çalıştığım firma tekstil üstüneydi. Mühendis bir adam vardı. En fazla ona selam vermeyi seviyordum. Sanırım bana selam verirken içinden gelerek gülümseyen 3-4 kişiden biriydi. Yüzlerce çalışan arasında pek de bilinen biri değildim.

   İnsanların iyi olmakta kötü olmaktan daha çok zorlandığını çalışmaya başladığımda anladım. Topu topu 3-4 kişi yakın davranırken, o kadar çok art niyetli vardı ki aralarında güçlerimi yeniden keşfetmemi sağladılar. Fabrikada üretime pek girmiyordum. Üretim dışında ise kamera sistemi yaygın değildi zaten. İlk gelen 50 yaşlarında bir adamdı. Adını hatırlamıyorum. Zaten isim hafızam pek iyi sayılmaz.Önce şakalaşır gibi davranmak istedi. Sonra daha da yakın olmaya çalıştı. Niyetini fark ettiğim an gözüm döndü.Kendime geldiğimde çoktan ölmüştü. Şimdi gömmek için bir yer aramak gerekiyordu. Güçlerimi kaybettiğimi sanıyordum. Ancak hiçbir eksiklik yoktu. El çabukluğu ile sakladım cesedi önce. Gece yeniden gelip tamamen yok etmeliydim. Kameraların kör noktalarını planladım. "Yeniden eskisi gibi, masum ben olabilecek miyim" diye düşündüm.

   Aradan toplamda 6 yıl geçmişti ki, firmada 8 işçi çalışma saatleri dahilinde kaybolmuştu. Kimse benden şüphe duymuyordu ancak. Doğru dürüst konuşmayan, kendi halinde, çelimsiz bir kızdan kim şüphe duıyar ki? O gün ise yakalandığım gün olmuştu. Genç bir oğlan gelmişti yanıma bu sefer. Her defasında söylediği flört tarzı sözlerini duymuyor gibi yapıyordum yine. Bu sefer daha ileri gitmek istedi. Nasılsa konuşamayan bir kız kime neyi anlatabilirdi ki? Hepsi böyle düşünmüştü. Ben de istemezdim halbuki sonlarının aynı olmasını. Artık pratikleşmişti benim için durum. Tam işim bitmişti ki, arkamda muhasebe bölümündeki stajyeri gördüm. Gözleri fal taşı gibi açılmış beni izliyordu. Teni bembeyaz olmuştu. Yazık ki, kaçmaya kalkıştı. Durdurdum önce. Sadece 1 kişiye bile anlatırsa sonunun daha kötü olacağını fısıldadım kulağına. Sesimi ilk defa duyuyordu. Konuşabildiğime de şaşırdı. Bayılacak gibi oldu. Yemekhaneye götürdüm ben de. Birkaç kişi neyi olduğunu sordu. Tansiyonunun düştüğünü söyledi. Korkudan elleri titriyordu hala. O hafta hiç yaklaşmadı bana. Ancak vicdan azabı duyuyordum. Ertesi hafta yalnız yakaladım sonunda. Öyle korktu ki, ağlamaya başlayacaktı zavallı çocuk. Açıkladım sebebimi. Biraz kendimden bahsettim. Yeniden susmasını söyledim. Önce konuşmak istedi. Sonra baktım olmuyor, sonsuza dek sustu.

   Annem öldüğünde babamı tanıdım. O gün geldi yanıma. Burnumun bu kadar iri olmasının sebebi babammış meğer. Yüzünü inceledim saatlerce. Sonra çalışmam gerekmediğini, varlıklı olduğunu söyledi. Asla "Neden beni bırakıp gittin" triplerine girmedim. Umrumda değildi zaten. Artık koca bir köşkte hizmetime bakan insanlar vardı. Artık kendimle ilgilenebilecektim. Babam ise büyük hayal kırıklığı yaşamış gibiydi. Konuşamamam onu derinden etkilemişti. Sanırım cevap vermeyeceğimi bildiğinden o da benimle konuşmuyordu.

   Ahhh ben ister miydim böyle olmasını? İstemezdim elbete. Ama zamanla bir şey fark ettim ki, insanları kendimi savunmak için değil, keyif aldığım için öldürmeye başlamıştım. Önce hizmetkarlar yok oldu. Sonra da babam.

   Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Ellerim buruş buruştu. Tüm gücümle kalkıp aynaya baktım. Bir gecede yaşlanmıştım. Kaç yaşındaydım acaba? 80 var mıdır? Çürüdüğümü hissettim. Dizlerim tutmadı. Yere düştüm. Gözlerim daha az görmeye başladı. Nefes alışım değişti. Seçme şansım olsaydı, yine bu kaderi seçer miydim acaba?

 
Lune Nouvelle. Design by Exotic Mommie. Illustraion By DaPino